Zor Bir Yaşam Bölüm 1:Umuda Yolculuk

Gönderen Oğuz99

Merhaba arkadaşlar ben Oğuz99.Matematik sınavımın iyi geçmesi nedeni ile iddialı bir hikayem olan Zor Bir Yaşamın ilk bölümünü sizlere sunuyorum.Beğeneceğinizi umarım:)

Ekim ayının son günlerini yaşayan Club Penguin'de bütün penguenler evlerine kapanmıştı.Bir yazı daha bırakan tabiat ana,artık dinlenmeye çekilmiş,bardaktan boşanırcasına yağmur yağıyordu.Genç bir penguen ise bir fotoğraf albümüne bakarak kahvesini yudumluyordu.

"Benim adım Ozieeboo.1925 yılında Sicilya'da dünyaya geldim.Fotoğraftaki ufaklık benim,evet.Annem,babam ve kız kardeşim Silvia95 ile Sicilya'daki evimizin bahçesinde...

Annem ve babam Küçük Asya Felaketi(Kurtuluş Savaşı)'nde tanışmışlar.Annem bir Osmanlı paşasının kızı,babam ise İtalyan Ordusu'nda bir subay.Başlangıçta babam Trablusgarp'ta Türklerle savaşmış.Savaşı kazanınca da Anadolu'ya gitmiş.Annem ile tanıştıklarında Türklerin direnişi ile karşılaşmışlar ve babam,annemi alarak Sicilya'ya gitmiş.Ben ve kardeşim de orada dünyaya gelmişiz

Vatanım hakkında yok denecek kadar az şey biliyorum.Tek bildiğim babamın Türklere hayran olduğuydu:
-Türklerin ülkesine işgale gitsen önce haddini bildirir,sonra sana misafir muamelesi yapar!Dünyada bu kadar asil bir millet tanımadım!derdi.

Yıllar yılları kovaladı ve yedi yaşıma geldiğimde Mussolini ülkenin başına geçti ve faşist yönetime başladı.Hitler ile ittifak yapması da savaş çanlarının çaldığına işaretti.Mussolini bütün askerleri göreve çağırdı,kendisine asilik yapanları öldürttü.Babam ise Mussolini rejimine karşı çıkan sayılı askerlerdendi.Bir gece evimizi bastılar ve ne var ne yoksa yaktılar,yıktılar..

-Artık çok güçlüler dedi babam.Buradan gitmeli ve kendimize başka bir hayat kurmalıyız diyordu.Çünkü yapılan ayrıcalıklar nedeniyle adeta açlıktan ölmek üzereydik.Bu yüzden uzağa,çok çok uzağa Club Penguin'e doğru kaçak yolcu olarak bir feribotun bagaj kısmına yerleştik.İhtiyaç molası amacı ile geminin üst katına çıktığım sırada mürettebat beni yakaladı.Tam beni okyanusun buzlu sularına atacakları sırada babam son anda yetişmiş ve hadlerini bildirmişti.O günden sonra da kaptan ise bizim kaçak gitmemize izin vermişti.Artık özgür sayılırdık ama kara henüz görünmemişti...

İçimizin dışına çıktığı altı günün ardından en sonunda Club Penguin gözükmüştü.Sanki burası bambaşka bir dünyaydı.Sicilya artık binlerce kilometre uzaktaydı...

Limana geldiğimizde liman o kadar kalabalıktı ki burada yalnız olmadığımızı anlamıştım.Bizim gibi İtalyanlar,Amerikalılar,İspanyollar,Türkler...

Şehre geldiğimizde bir kamyonun arkasına gizlendik ve müsait bir yeri gözlerimizle araştırmaya başlamıştık.Ama ben bu şehrin güzelliğine bakıyordum.Hayatım boyunca bu kadar güzel bir yer görmemiştim.Lüks arabalar,gece kulüpleri,güzel giyimli hanımlar ve beyler,reklam panoları..

Diğer taraftan da geldiğimiz mahalle kadar berbat,pislik ve mide bulandırıcı bir yer görmemiştim.En sonunda babamın sattığı birkaç eşya ile iki odalı bir ev satın aldık.Umuda yolculuk daha çok kabus gibiydi.

Şehre iyice yerleştiğimizde babam buradaki orduya katılamıyordu.Çünkü biz buranın vatandaşı değildik.Onun yerine üç beş coins e limanda taşımacılık işine girdi.O kadar az bir paraydı ki bu parayla iki ekmeği zar zor alabiliyorduk.Aslında bu kadar az para almıyordu babam.Club Penguin'e geldiğimizden beri hayal kırıklığına uğramış gibi bir hali vardı.Bu yüzden parasını hep içkiye yatırıyordu.On beş yaşımı babamı barlardan toplayarak geçirdim.

En sonunda ailem beni okula yolladı.İngilizce öğrenmek zorundaydım,çünkü esnafla iletişim kuramıyor,derslerden de hiçbir şey anlamıyordum.Aynı zamanda arkadaşlarım benimle "İtalyan Çizmesi"diye dalga geçiyordu.Ne yani ülkemin çizme şeklinde olması benim suçum muydu?Aynı zamanda bende yakınlardaki bir kaportacıda ek iş yapıyordum.Bu şekilde liseye başladım.

Sonunda ortaokuldayken İkinci Dünya Savaşı patlak verdi.Bütün dünya yine babamın zamanında olduğu gibi birbirini boğazlıyordu.Lisede de bana artık "Mussolini'nin Oğlu" demeye başlamışlardı,çünkü okuldaki tek İtalyan bendim.

1942-1943 yılları savaşın en buhranlı yıllarıydı.O zaman lakabım artık adımın yerini almış gibiydi ve dolabımda Mussolini'nin resimlerini koyan bazı pisliklerin arkamdan gülmesi ile geçirdiğim yıllardı.1943 yılının bir sabahı her zamankinden farklı olmuştu.Okulun kabadayılarından Greengrass:
-Hey Mussolini'nin Oğlu!
-Ne var?
-Sizinkiler Kuzey Afrika'yı ele geçirmiş duydun mu?
-Ne olmuş yani?Bana ne?
-İtalyan askerleri oradaki kadınları kendilerine almış!Senin annen de o topraklarda yaşamıyor muydu?

Bunun üzerine bütün okul,bana gülmeye başladı.Fakat ben o kadar kızmıştım ki suratına bir yumruk patlatarak cevap verdim.Greengrass yumruğun etkisi ile yere yığıldı ve:
-Şimdi gösteririm sana pis İtalyan!diye bağırarak bana yumruklarını savurmaya başladı.Bütün okul ise etrafımıza toplanmış:
-Hadi Greengrass!Yere ser şu İtalyan Çizmesi'ni!
-Ağzını burnunu kır!
En sonunda Greengrass bir sağ apakratımla yere yıkıldı.Ben de üstüne çıkarak onu yumruklamaya başladım.Bütün okul buz kesmiş beni izliyordu.Aniden bir düdük sesi ile ve öğretmenlerin araya girmesi ile kendime geldim.

Müdürün odasına geldiğimde müdür beni odasında evire çevire tokatlamış,sonra da bana küfretmişti.Annem ve babam okula geldiğinde ise müdür "Böyle bir serseriyi okulunda istemediğini ve beni başka okula vermelerini istedi.".Çünkü Greengrass'ın babası ülkenin önemli iş adamlarındandı.Sonuçta şimdi mensubu olduklarımdan öğrendiğim gibi "Eli çantalı bir hırsız eli silahlı bir hırsızdan daha çok çalar."

Eve geldiğimizde babamdan da hakaretler işittim.Eğer size anlatırsam bu bölümde yer kalmayacak.Ve kapıyı çarpıp çıktı ve bir daha hiç gelmedi.Annem ve kardeşim bütün gece ağladılar.Ben de dahil..

Gecenin yarısında birden kapımız çalındı.Annem kalkarak kapıyı açtı.Kapıdaki bir polisti.
-Vittorio12'nin eşi siz misiniz?
Annem son derece şaşkın bir şekilde:
-Evet,birşey mi oldu?
Polis kekeleyerek:
-E..eşiniz...maalesef..
-Ne diyorsunuz memur bey!Vittorio'ya ne oldu?
-Eeşiniz maalesef limanda ölü bulundu..
Bunun üzerine annem hıçkırıklarla ağlamaya başladı.
-VİTTORİOOO!
Bu çığlık apartmanı adeta yıkmıştı.Ertesi sabah şehrin hastahanesine gittiğimizde cenazeyi teslim aldık ve gözyaşları içerisinde toprağa verdik.Otopside şehrin limanında boğularak öldüğü veya öldürüldüğü yazıyordu.

O günden sonra hiçbir şey eskisi gibi olmayacaktı...



Devam Edecek....

2 yorum: