Yağmurlu Bir Gün: 5.Bölüm

Gönderen Adsız


Yaklaşık 1 hafta kadar zaman geçti. Sphenis bazen düşündü, bazen ipuçlarına baktı. Bazen de araştırdı. Ama bir hafta çabucak geçti. Sphenis’in kendisi için belirlediği müddet…
Bulutlu bir günün sabahı Sphenis çay saatinde(17.00) Adeleine’in igloosuna gitti. Pencereden baktı. Lanetli… her zamankinden daha çok. Sphenis derin bir nefes alıp kapıyı çaldı.

Adeleine kapıyı açtı ve Sphenis o bir şey söylemeden anında içeri girdi.
“Şey… Başka zaman gelsen… Yani misafirlerim var da?” Adeleine bunu teker teker ve misafirlerine bakarak söylemişti.
Sphenis bahsi geçen misafirlere baktı. Takım elbiseli yeşil bir penguen ve pembe bir tane daha. İkisi de resmi giyinmişlerdi.
“Ah, hiç gereği yok. Bizi arkadaşınla tanıştırabilirsin, Adeleine.”
Adeleine kısa bir süre duraksadıktan sonra konuşmaya başladı. “Puffle’ımın çalındığını biliyorsunuz. O benim dedektifim, Sphenis.”
Sphenis.
Sphenis bu kelimenin misafirler üzerinde yaratacağı etkiyi görmek için gözünü onlardan ayırmadı. Sanki onlar için bir hazineydi bu isim. Adeleine Sphenis’i bir süre inceledikten sonra kaçınılmaz sorusunu sordu. “Bu hafta baya çalışmış gibisin? Önemli bir şeyler bulabildin mi?”
Sphenis tuhaf bir şekilde güldü. “Bulmak ne kelime! Cinayeti çözdüm.”
Cinayeti. Misafirlerin yüzü dehşete kapılmış bir ifade aldı. Adeleine ifadesizdi. “Çok uğraştığın yüzünden belli oluyor. Gözlerinin altı mosmor olmuş.” Sphenis o hafta günde 3-4 saat uyuyarak yetinmişti. Hastalıklı bir hırsa kapılmıştı çünkü.
Pembe penguen hafifçe doğruldu. “Anlat bakalım, dinliyoruz.”
Sphenis ciddi bir yüz ifadesine büründü. “Adeleine o gün iglooma geldiğinde yağmur yağıyordu. Koşarak gelmişti iglooma. Bir şemsiyesi yoktu. Bu durumda iki olasılık var. Ya yağmura hazırlıksız yakalandı, ya da bir yerden dışarı atıldı.
Bu olasılıklara daha sonra döneceğim. Sonra igloomun kapısını çaldı. Ben olayı pencereden izledim zaten. Postacı sanıp yavaşça kapıyı açtım. İçeri girip şömineye yaklaştı. Bunun sebebi belli. Isınmak için. Penguen içgüdüleri işte.
Sonra teklifini sundu. Ama ondan önce dikkat edilmesi gereken bir nokta vardı. İgloosundan çıktığı zamanın sabit olmaması, şüphe uyandırıcıydı. "İgloom'dan çıktığımda 13'e 10 dakika vardı. Eve saat 6'yı çeyrek geçe döndüm." Arkadaşlarıyla Pizza Parlor’da olduğunu söylemişti. Ama ben bu hafta Salı günü Pizza Parlor’a gidip kasiyere sorduğumda o gün Adeleine’in Pizza Parlor’a hiç gelmediğini söyledi.”
Sphenis kısa bir süre duraksadı. Sözlerinin penguenler üzerindeki etkisini merak ediyordu.
“Ama tabii ki de bayan Adeleine bunu düşünmüştü. Pizza yapan penguene de aynı soruyu sorduğumda Adeleine’i gördüğünü söyledi. Ama bu imkansızdı çünkü penguen yalnızca saat 12’de öğle paydosunda dışarı çıkmıştı. Onun dışında hep mutfaktaydı. Ama ben yine de iki ihtimal üzerinde durdum. Çünkü sevgili arkadaşım Owlie, hiçbir şeyin mutlak doğru veya yanlış olmadığını söyledi. Her iki ihtimal üzerinde dur dedi. Neyse. Pizzacı pengueni biraz sıkıştırınca Adeleine’in ona rüşvet verdiğini öğrendim.
Sonra bir de şu puffle meselesi var. Adeleine puffle’ı Skylean’e hediye aldığını söyledi. Barbekü partisinde Skylean’in igloosuna gittiğimde sorularıma aldığım cevaplar başta hiç şüphe uyandırmıyordu.
Ama Bu hafta Çarşamba günü gittiğimde Skylean yoktu. Ve yakın arkadaşlarından birine sorduğumda Skylean’in puffle’lara alerjisi olduğunu, bu yüzden puffle beslemediğini söyledi.
Skylean’in igloosuna ilk gidişimde verdiği cevaplar hep aynı doğrultudaydı. Puffle, puffle, puffle… Sonra Skylean’in başının arkasındaki pembe boyayı fark ettim. O aslında boya değildi. Boya olan Skylean’in rengiydi.
Sonra Adeleine’in igloosuna geldim. Fd Pengu sağ olsun, yoksa o puffle’ı hiç bulamayabilirdim. Ve sonra, bahçede, toprağın altına gömülmüş olan o beyaz, tüysüz puffle’ı buldum.
Adeleine’in igloosuna ilk kez inceleme yapmaya geldiğim zaman masanın altında tüy bulmuştum. Baya fazlaydı. Ve sonra o tüyden yola çıkarak puffle’a işkence edildiğini buldum. Bu doğruydu. Çünkü bayan Adeleine bu işi zorla yapıyordu.
Biliyorsunuz, hani bazen doktor size bir yemek diyeti yapar, siz de ona uyarsınız ama arada bir bir şey olmaz diyerek şekerleri götürürsünüz. Bu da onun gibi işte. Yapmaması gerekiyordu ama arada bir bir şey olmaz diyerek ona işkence ediyordu. Başından kötü bir olay geçtiğinden eminim. Puffle’lardan neden nefret etsin ki?”
"Ayrıca şu komşu meselesi var. Komşularının hiç biri o gün onunla değilmiş. Ayrıca Adeleine geleli yalnızca 2 hafta olmuş zaten. Hiç biri onunla samimi değilmiş."
“Sonra Adeleine’in igloosunda bir süre kaldım. O gidince ben getirdiği bir kutuya baktım. Kutuda bir peruk ve mavi bir boya vardı. Gerçek Skylean’i ya kaçırmış ya da öldürmüştü. Arkasındaki pembelik dikkatinden kaçmış olmalıydı.”
“Evine gizlice girdiğimde o siyah kapaklı klasörü açtım. İçinde hep benimle ilgili şeyler vardı. Neden hakkımda bilgi toplamıştı? Bunun tek cevabı vardı. Beni öldürmek ya da bir yere çekmek için görevlendirilmişti.
Ayrıca Adeleine’in çoğu zaman tiyatro yerine başka yerlere gittiğini de öğrendim. Yönetmeni bana gerçekten kibar davrandı ve sorularımı sabırla yanıtladı. Böylece 2 tanığın da desteğiyle Adeleine’in o hafta bir tek benim onu otururken gördüğümde geldiğini öğrendim.
Bir de o şemsiye meselesi vardı. Adeleine’in onu hemen almamı planlamadığını anlamıştım. Eve gittiğimde şemsiyede benim parmak izimden farklı tam 2 tane daha parmak izi olduğunu gördüm.
Ve gel gelelim neden sırılsıklam olduğuna… Bence bir yerden hırpalanarak atılmıştı. Çünkü yere düştüğü zaman hoodiesi sıyrıldı ve sırtındaki kanayan yara izlerini gördüm. Düşünce olduğunu sanmıştım.
O gün iglooma nereden geldiğini bilmiyorum. Ama igloosundan gelmediği kesindi. Çünkü Adeleine’in igloosuna benim igloomdan gitmek için dümdüz gidip sağa sapmalıydınız. Ancak Adeleine benim igloomun arka tarafından geldi ve ben bunu penceremden gördüm.
İgloomdan çıkınca da geldiği yere geri döndü. Biriyle buluştuğunu sanıyorum çünkü şemsiyede 2 farklı parmak izi var. Tespit ettiğim zaman birinin Adeleine’in, diğerinin de başka birinin olduğunu gördüm.
Olayların %98’ini çözdüm. Ama Adeleine’in neden bana böyle sahte bir dedektiflik hikayesi çözdürmeye çalıştığını, müdürü olup olmadığını ve nereye gittiğini çözemedim. Ve hiçbir zaman da çözemeyeceğim.”
Sphenis susunca misafirlerin ve Adeleine’in yüzlerine baktı. Adeleine’in alaycı bir gülümsemesi vardı. Misafirler dehşete düşmüştü. Sphenis yeşil penguenin “Olağanüstü… Üstün zekalı…” diye mırıldandığını duydu.
Nihayet Adeleine konuşmaya başladı. “Merak etme. O olayların %2’sini de çözeceksin. Hem de şimdi. Ama benim asıl üzüldüğüm, zekanı boş yere tüketmen ve kendini yorman oldu. Çünkü sen bu olayı çözemeseydin de aynı yere gidecektik.”
Sphenis kaçırılacağını anlamıştı. Birine haber vermeliydi, ama kime? Hemen cebindeki ajan telefonundaki acil yardım tuşuna bastı ama çok geçti. Misafirler onun kollarından tutmuştu bile.
Birden onları iterek kapıya doğru koştu. Ama Adeleine ondan daha hızlıydı. Ve kapıyı tuttu.
Sphenis’in gagasına içinde bayıltıcı gaz olan bir mendil tıkadılar. Ve Sphenis için bir dakika sonra her şey pembe renkli olmaya başlamıştı bile.

7 yorum:

  1. arkadaşlar bu son bölüm değil..

    YanıtlaSil
  2. sonraki hikayeye benide kat :D

    YanıtlaSil
  3. arkadaşlar sphenis ölmedi diyorum :V

    YanıtlaSil
  4. tamam beni diyer hikayende bişeye katsana

    YanıtlaSil
  5. Sphenis beni hikayene katar mısın?Ben senin çırağın olurum.EPF ajanı çırağın :D

    YanıtlaSil