Karmakarışık -9 (Hayatın sonuna 2 gün kala)

Gönderen Adsız

“Yaşattıkların baya beni etkiledi
Ama asla sana olan aşkımı değil.”
Karşımda sus pus olmuş bir kalabalık vardı. Bazıları duygulanmış , ağlıyordu. Stompin Bob hırıldayıp duruyordu. Ve Cadence’in ağladığını da gördüm.
“Sadece bana gülümse
Güneşi kıskandıracak şekilde.”
Birden G Billy bana bateri ile eşlik etmeye başladı. Şarkı çok güzelleşiyordu.

“Tüm dertlerimiz çözülecek
Kesin olarak kavuşunca”
Ve bu hiçbir zaman olmayacaktı. Sürekli ona bakıyordum. O da bana bakıyordu. Ağlayarak. Bir umut? Belki sonsuzlukta.
“Ama ben kararımı verdim
Sonsuzluğa uçacağım sevgilim.”
Kalabalıktan hayret nidaları yükseldi. Bana kalırsa şarkının sözlerini dinliyorlardı, müziği değil.
“Hayatın anlamı sendin
Ve sen biriyle gittin”
Hayranlarım hıçkırarak ağlıyorlardı. Birden menajerimi gördüm. Çok sinirli bir tavırla bana bakıyordu.
Şarkı bitince Cadence’e baktım. Bana bakarak ağlıyordu. Ben de artık daha fazla dayanamadım ve “Ağlama” diye inledim. Hemen sahneden indim ve aşağıya, giyinme odasına gittim. Kapıyı kilitledim ve hıçkırarak ağlamaya başladım. Ne olmuştu bize?
Dışarıda kalabalığın sesini duydum. Tam bir kaos hakimdi. Kimisi Franky! Diye bağırıyordu, kimisi de “Cadence, Franky’e geri dön!” diyordu. Arada bir menajerimin nerde duysam tanıyacağım o kalın sesini duyuyordum.
Kaçmak zorundaydım. Bir kilit saklanmama yetmezdi.
Etrafa bakındım. Bir kostüm belki de işime yarayabilirdi.
Odanın arka tarafında bir kapı vardı. Acil Durum Çıkışı. Ve denize atlamaktan başka çarem yoktu. Ve atladım.
Yüzerek yaklaşık 15 dakikada Dock’a vardım. Ipıslak olmuştum. İglooma gidemezdim. Penguenler orada bekliyor olmalıydılar.
Hemen açık bulduğum bir kapıdan içeri saptım. İgloo boş gibi görünüyordu, ama öyle değilmiş. İçeride 3 penguen vardı. Birbirlerine hikayeler anlatıyorlardı sanırım. Mavi olan penguen beni fark edip “Hey sen! Neden geldin?” diye sordu.
Cevabım yoktu. Dışarı fırladım.
Boş bir igloo yok muydu? Yoktu sanırım. Yürüyordum, ama kendimde değildim. Yaşayan bir ölü gibiydim… Uyur gezer gibi…
Kendime geldiğimde Forest’ta bir ağacın dibinde olduğumu gördüm.  Hava kararmak üzereydi ve benim iglooma dönmem gerekiyordu. Bu geceyi igloomda geçirmeliydim. Belki yarın kaçabilirdim.
Müzik Yıldızları Sokağına vardığımda Afro peruğumu yere attım. Bu halimle görülmemeliydim.
İgloomun kapısına yaklaşmıştım ki Petey K beni durdurdu. “Burada kal, çocuk.”
“Sen ne yaptığını sanıyorsun? Hı!” Menajer kızgın bir tavırla yaklaştı. “Sayende batmak üzereyiz!”
“Umrumda değil.” Dedim. “Çekil Petey.”
İgloomun kapısını açıp içeri girdim. Bir koltuğa neredeyse çöktüm. Menajer ve Petey K da karşıma oturdular. Menajer sürekli suçluyordu beni. Bla bla bla…
“Umurumda değil!” diye bağırdım. “Lütfen çıkar mısınız?”
“Seni gidi haylaz, çıkarcı penguen!” diye bağırarak dışarı çıktı.
Petey K başını iki yana sallayıp duruyordu. Bir süre sonra hafif bir sesle konuşmaya başladı. “Dostum, büyük ihtimalle yakında seni atıp sana çok benzeyen sarı bir pengueni alacaklar.”
“Keşke olsa!” diye bağırdım.
Petey K hüzünlü bir şekilde bakıp dışarı çıktı. Hiç çarem yoktu artık. Hayatımın en büyük hatasını yaptım ve aynı zamanda Cadence’e olan aşkımı da kanıtlamış olmuştum. Bundan sonra yaşayamazdım.
1 hafta benim için çok büyük bir azap olurdu. Dayanamazdım. Magazinciler, patlayan flaşlar, röportajlar, hayranların hiçbir şeyden haberlerinin olmaması, Cadence’in başından ayrılmayan magazinciler…
Ben ne yaptım? Yoksa hayranlarım Cadence’i incitirler mi?
Sonra hafifçe başımı salladım. Hayır, incitmezler. Onu sevdiğimi biliyorlar. Bana acı çektirmek istemezler.
O gece hep kabus gördüm. Stompin Bob bana alaycı bir şekilde bakıyordu. “Başarısız oldun, beyinsiz!” Cadence bana üzgün bir şekilde bakıp gidiyordu. G Billy uzaktaydı. Ama onun da yüzünden üzüldüğünü görebiliyordum. Zavallı dostum. Ona ne büyük haksızlıklar etmiştim. Petey K G Billy’i yanıma çekmeye çalışıyor, ama G Billy de ağaca yapışıyordu. Ve daha da uzaklaşıyordu benden…
Stompin Bob’un beni bir uçurumdan itmesiyle irkilerek uyandım. Saat daha 5’ti. Bir daha uykuya dalamayacağımı bile bile yaklaşık 2 saat boyunca uyumak için çaba gösterdim.
Günde en sevdiğim an, güneşin batışıdır… “Ya bu güneşi son görüşüm olursa?” diye düşünürüm güneşin batışını izlerken. Güneş batarken intihar edecektim. Belki biraz acımı dindirirdi...
Akşama doğru dışarı çıkarken G Billy’nin pencereden beni izlediğini gördüm. Selam verdim. O da karşılık verdi.
Yürüdüm, yürüdüm, yürüdüm… Plaza’yı, Forest’ı geçtim. Penguenler peşimde toplanmasın diye farklı bir kıyafet giymiştim.
Ve patikada, gözden kaybolmadan önce son bir kez Club Penguin’e baktım. Gözlerim dolmuştu.
Bir dağa tırmanmaya başladım. Kayaları bol olan, kurtulma şansımın %0 olduğu bir dağa…
 “Ama ben kararımı verdim
Sonsuzluğa uçacağım sevgilim.”
-Affet beni Cadence. Gidince sen dünyada cehennem azabı göreceksin biliyorum. Bu yapacağımın korkakça olduğunu da biliyorum.
 Atlayacağım yeri buldum. Manzarası çok güzeldi. Muhteşem bir güneş manzarası, ama ufuk çizgisinin biraz üstündeydi güneş. Ama manzaranın ne önemi vardı ki? Suyun içinde de olsa, ateşler arasında yanarak da olsa ölüm ölümdür. Belki de ben saçmalamıştım biraz. Hastaneden çalınan bir kutu uyku hapıyla da çözülebilirdi bu problem.
Ama madem ki gelmiştim, burası Franky’nin sonsuzluğa kavuştuğu yer olacaktı.
Cebimden Cadence ile çekildiğimiz bir fotoğrafı çıkardım. O benim güneşimdi… Ve o gitti. Bir daha doğmamak üzere. Beni geceye mahkum etti. İnkar etmese daha da iyi olacaktı. Ama zaten inkar edilecek ne vardı ki artık? Beni aldattığı bir kesinlik olmuştu.
-Belki de Stompin Bob seni zorla tutuyordur. Ama bana söylerdin o zaman, değil mi? Yani neden ondan korkuyorsun ki?
Başımı salladım, çok saçma bir düşünceydi. Belliydi işte, ne olduğu gayet açıktı.
Beni ölüme sürükleyecek büyük bir taş buldum. Ve başımı kaldırır kaldırmaz Cadence’i gördüm.
Yine mi halüsinasyon? Ama o kadar gerçekti ki bu sefer…
Her ihtimali düşünmüştüm. İgloomun kapısını çalınca alaycı bir gülümsemeyle “Karizmadan sıkıldın mı bebeğim?” diyecektim. Uçurumda beni yakalarsa bile ne söyleyeceğimi düşünmüştüm. “Ruhum gittikten sonra bedenimin ne anlamı kalır ki? Özgürlüğe kavuşayım, eğer beni seviyorsan.”
Ama bu ihtimali… Ben asla düşünmemiştim… Hiç düşünememiştim… Belki düşünmüştüm, ama olmasına ihtimal verememiştim…
“Cadence…” diye inledim yalnızca. Konuşacak gücüm yoktu. İnliyordum yalnızca.
“CADENCE, NE OLDU SANA?”

13 yorum:

  1. kafiyeler nerden?? :D Cadence'e uç bebek

    YanıtlaSil
  2. az kaldı bitmek üzere...

    YanıtlaSil
  3. uf heyecanlandım şimdi :V

    YanıtlaSil
  4. :( öbür bölüm çok acıklı gözleriniz şişebilir söyleyeyim

    YanıtlaSil
  5. ya umurumda değil yeter ki cadence ve franky barışsın!
    :G

    YanıtlaSil
  6. cennette buluşmak da dahil mi buna :(

    YanıtlaSil
  7. ya bence franky ölsün sonra cadence de ölsün cennette buluşsunlar sonsuza dek yaşasınlar

    mutlu son!!!
    nasıl?

    YanıtlaSil
  8. yaşlanıp geberene kadar buluşamasınlar D:

    YanıtlaSil
  9. aradaki fark ama :D benim hikayemde menajer iyi yaptın diye bakıyor burda sinirli :V

    YanıtlaSil
  10. aradaki fark ama :D benim hikayemde menajer iyi yaptın diye bakıyor burda sinirli :V

    YanıtlaSil
  11. aradaki fark ama :D benim hikayemde menajer iyi yaptın diye bakıyor burda sinirli :V

    YanıtlaSil
  12. hadi yenisi nerde söle çok merak ettim

    YanıtlaSil